WhatsApp +90312 963 1400 [email protected]

Endokrinoloji

Endokrinoloji insan vücudunda salgılanan hormonları, hormonların etkilerini ve hormonal sisteme ait hastalıkları inceleyen tıp dalıdır. İnsan metabolizması ve vücuttaki birçok fonksiyon hormonlar yoluyla çalışmaktadır. Vücutta bulunan hipofiz, tiroid, pankreas ve daha birçok farklı organ bu hormonların salgılanmasında görev almaktadır. Bu organların hormon salgı düzeyleri bağışıklık sistemi, yapısal bozukluklar, beslenme bozuklukları gibi farklı sebeplere bağlı olarak gerektiğinden daha yüksek ya da az olabilmektedirler. Hormonal seviyedeki bu anormal değişiklikler vücutta birçok fonksiyona etki etmekte sağlık problemlerine yol açmaktadır. Obezite, diyabet, guatr, yüksek tansiyon gibi hastalıklarla birçok farklı vücut sistemini etkileyebilirler. Endokrinoloji uzmanları bu hastalıkların tespiti ve tedavisini planlarlar. Bu sayede hastalar iyileşerek ya da hastalıkları kontrol altına alınarak uzun ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilirler.

Diyabet

Endokrinoloji 1 Diyabet Vimfay

Diyabet vücudumuzda yeteri kadar insülin hormonu salgılanamaması durumunda ya da salgılanan insülin hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması durumunda meydana gelen bir hastalıktır. Sağlıklı bir vücutta sorunsuz bir şekilde üretilebilen insülin hormonu yediğimiz besinlerle almış olduğumuz glukozun (şeker) kana karıştıktan sonra hücreye geçişini sağlar. Böylelikle hücre içerisine giren glukoz vücut için enerji üretiminde kullanılabilir hale gelir. Ancak insülin hormonu salgılanamadığı ya da salgılanan insülin hormonunun kullanılamadığı durumlarda kanda bulunan glukoz hücre içine geçemez. Bu nedenle kandaki şeker oranı yükselmeye başlar.

Sağlıklı bir kişide açlık kan şekeri düzeyi 120 mg/dl ve tokluk kan şekeri düzeyi 140 mg/dl seviyelerinin üzerine çıkmamaktadır. İnsülin problemleri nedeniyle kan şekeri oranının bu seviyelerin üzerinde olması kişide diyabet başlangıcı ya da diyabet hastalığı olduğunu göstermektedir. Açlık kan şekeri ölçüm sonucunun 125 mg/dl seviyelerine yükselmesi gizli şeker göstergesi olarak kabul edilebilir. Bu seviyenin 125 mg/dl seviyesinin üzerine çıkması ise diyabet hastalığının göstergesidir. Diyabet hastalığı Tip 1 ve Tip 2 olmak üzere iki gruba ayrılır. Bunlardan Tip 1 diyabet çoğunlukla genç yaşlarda ortaya çıkmaktadır ve insülin hormonunun eksikliğinden kaynaklanmaktadır.

Vücutta pankreas isimli organda bulunan ve insülin hormonu üretimini sağlayan hücrelere kişinin kendi bağışıklık sistemi tarafından hasar verilmesi sonucu bu hücreler eksik insülin hormonu salgılarlar ya da tamamen insülin hormonu salgısını durdururlar. Bu nedenle Tip 1 diyabet tamamen iyileşme sağlanan, ortadan kaldırılabilen bir hastalık değildir. Ancak dışarıdan deri altı enjeksiyon yolu ile verilen insülin takviyeleri, düzenli beslenme ve düzenli fiziksel aktivite sayesinde Tip 1 diyabet kontrol edilebilmekte ve hastalar uzun yıllar boyunca sağlıklı bir hayat sürdürebilmektedirler. Tip 1 diyabetin en sık görülen belirtileri ise çok idrar ve sık idrar yapmak, çok fazla su içmek, kilo vermektir.

Ayrıca Tip 1 diyabet tamamen ortadan kaldırılamayan bir hastalık olduğu için bu hastaların diyabet sebebiyle diğer vücut sistemlerinin zarar görmemesi için düzenli sağlık taramalarını yaptırmaları ve kan şekerlerini düzenli olarak ölçmeleri gerekmektedir. Bunun aksine Tip 2 diyabet ise her yaşta görülebilmektedir ve özellikle obezite, stres, beslenme bozuklukları, yetersiz fiziksel aktivite, ailede diyabet geçmişi gibi etkenlerle yoğun ilişkiye sahiptir. Tip 2 diyabet tedavisinin ilk aşaması düzenli beslenme, düzenli egzersiz, yaşam tarzı değişiklikleri, kilo kontrolü gibi girişimlerden oluşmaktadır. Bunların yeterli kalmadığı durumlarda hekimin yönlendirmesi doğrultusunda tedavi süreci ilaç tedavisine ve insülin enjeksiyonlarına başvurulabilir. Tip 2 diyabetli kişilerde de kan şekeri takibinin düzenli bir şekilde yapılması önemlidir. Diyabet kontrol edilebilen ve bu sayede hastalığa sahip insanların uzun yıllar sorunsuz bir şekilde yaşamlarını sürdürebildikleri bir hastalıktır.

Tiroid Hastalıkları

Endokrinoloji 3 Tiroid Vimfay

Tiroid soluk borusu önünde bulunan ve vücutta birçok göreve yönelik hormonların salgısından sorumlu bir organdır. Tiroidden salgılanan hormonlar kana karışarak vücuda yayılırlar ve tüm vücutta oldukça önemli metabolik süreçleri etkilerler. Tiroid bezinin bu hormon salgılama görevini tetikleyen bir başka hormon olan TSH’tır. TSH hormonu beynimizin ortasında bulunan küçük bir yapı olan hipofiz bezi tarafından salgılanır ve kana karışarak tiroidi hormon salgılaması için tetikler. Bazı tiroid problemlerinde tiroid yeteri kadar hormon salgısı yapmadığında hipofiz tiroidi daha fazla uyarmak amacıyla daha fazla TSH hormonu salgılar. Bu duruma hipotiroidi adı verilir ve bu tip hastalarda TSH düzeyi çok yüksek olmasına rağmen tiroid tarafından salgılanan hormonların seviyesi çok düşüktür.

Hipotiroidi geçiren hastalarda en sık görülen belirtiler halsizlik, kabızlık, ses kısıklığı, cilt kuruluğu, adet döngüsünde bozulma, kilo alma, soğuk hassasiyeti, terleme ve uykusuzluk olarak sıralanabilir. Kişide hipotiroidi oluşmasının farklı nedenleri olabilir bu yüzden hekim problemin kaynağını tespit ederek ona uygun ilaç tedavisi sayesinde hastalığı kontrol edebilir. Ancak sorunsuz bir şekilde tiroid salgısı gerçekleşirse kanda bulunan TSH düzeyi azalarak tiroidin uyarımını kontrol eder. Bu şekilde vücut tiroidin hormon salgılama düzeyini düzenler. Kimi zaman hipofiz kaynaklı ya da tiroid kaynaklı olarak gerekenden fazla tiroid salgısı gerçekleşir.

Bu durum ise hipertiroidi olarak adlandırılır. Hipertiroidinin en sık görülen belirtileri kalp çarpıntısı, ellerde titreme, kilo kaybı, nedensiz sinirlenme, nedensiz heyecanlanma, duygusallaşma, aşırı terleme, sıcak hassasiyeti, halsizlik, yorgunluk, saç dökülmesi, adet düzensizliği olarak sıralanabilir. Hipertiroidi tedavisinde tiroid ilaçları ile tiroidin hormon salgılaması azaltılabilir. Hormon dengesi sağlandığı durumda radyoaktif iyon tedavisi uygulanabilir. Bir başka tiroid hastalığı ise tiroid bezinin fazlaca büyümesi ile gelişen guatr hastalığıdır. Guatr hastalığı kimi zaman hiçbir belirti vermezken kimi zaman ağrı, öksürük, nefes darlığı gibi belirtiler verebilmektedir. Guatr tedavisinde ise hekimin görüşü doğrultusunda ilaçlar, cerrahi girişimler, radyoaktif iyot tedavisi gibi yöntemler kullanılabilir. Genel olarak tiroid hastalıkları sonucunda oluşan belirtilerden de anlaşılacağı üzere tiroid insan vücudunda birçok farklı sisteme etki eden birçok farklı göreve sahip bir organdır. Bu nedenle tiroid hastalıklarının kontrolü hastanın genel sağlığı açısından büyük öneme sahiptir.

Hipofiz Hastalıkları

Endokrinoloji 5 Hipofiz Hastaliklari Min

Hipofiz hastalıkları hipofiz bezi adı verilen ve beynimizin hemen altında bulunan, hormonal sistemimiz olan endokrin sisteme dahil bir organdır. Salgıladığı hormonlar yolu ile vücutta hem birçok sisteme hem de tiroit bezi, böbrek üstü bezi gibi diğer birçok salgı bezinin uyarılmasına hizmet eder. Endokrin sistemin düzenlenmesinde büyük göreve sahiptir.

Hipofiz bezinden salgılanan birçok farklı hormon bulunmaktadır. Bu farklı hormonların insan vücudunda olan etkileri de değişiklik göstermektedir. Bu hormonlar yolu ile kişinin duygu durumunun ayarlanması, tiroit bezinin aktivasyonu, kadınlarda yumurta oluşumu ve östrojen salgısı, erkeklerde sperm oluşumu ve testosteron salgısı, büyüme hormonu salgısı, böbreklerde su emilimi, kadında doğumun gerçekleşmesini sağlayan kasılmalar ve süt bezlerinin uyarılması gibi birçok görev yerine getirilir.

Hipofiz bezinin endokrin sistemin geri kalanı ile olan bu yakın ilişkisi, düzenleyici görevi ve vücudun birçok farklı sistemine etki etmesi nedeniyle hipofiz bezi hastalıkları ciddi hastalıklardır. Hipofiz bezi tarafından salgılanan farklı hormon tiplerinin eksiliğine ya da fazlalığına göre farklı hastalıklar ortaya çıkabilmektedir. Bunlardan bazıları büyüme hormonu eksikliği, cushing hastalığı, akromegali, gigantizm, hipofiz adenomları, hipofiz bezi tümörleri olarak sıralanabilir. Bu hastalıklardan hipofiz adenomları ve hipofiz tümörleri hastalığın yapısı gereği hipofiz farklı şekillerde etkileyebilirler. Hipofizin etkilenimi doğrultusunda adenom ve tümörler kimi zaman hormonal dengesizliklere de sebep olarak başka diğer hastalıklara da yol açabilmektedirler.

Büyüme hormonu eksikliği kimi hastakarda doğuştan görülebileceği gibi kimi hastalarda ise tümör, kafa travması gibi sonradan meydana gelen başka bir problemin sonucunda da ortaya çıkabilmektedir. Büyüme hormonu eksikliği nedeniyle hastalarda cücelik görülebilir, cinsel gelişim zamanında tamamlanmayabilir ve hasta fiziksel başka problemler yaşayabilir. Bir başka hipofiz problemi olan cushing hastalığı ise hipofiz bezinden salgılanan ACTH isimli hormonun fazla salgılanması nedeniyle meydana gelmektedir.

Bu hormonun fazlaca salgılanması böbrek üstü bezlerde de hormon salgısını fazlaca arttırmakta ve vücutta protein kaybına neden olmaktadır. Bu protein kaybı nedeniyle hastada kas zayıflıkları, cilt ve kemik hassasiyetleri ve ağrılar meydana gelmektedir. Cushing hastalığı olan kişilerde belirle bazı fiziksel değişiklikler de görülmektedir.

Vücuttaki yağ birikimi nedeniyle yüz ve karın bölgelerinde şişkinlik olurken bu bölgelere göre kollar ve bacaklar orantısız bir şekilde zayıftır. Bir diğer hipofiz hastalığı olan akromegali ve gigantizm ise büyüme hormonunun olması gerekenden fazla bir şekilde salgılanması nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Çocukluk döneminde fazla salgılanan büyüme hormonu gigantizm yani devlik ile sonuçlanırken 30 yaş sonrası büyüme hormonunda artış akromegali ile sonuçlanır. Akromegalide ilk belirtiler ellerin, ayakların büyümesi, alın ve çenede büyüme ve öne çıkıklık, ciltte kalınlaşma burun ve dilde büyüme şeklinde sıralanabilir. Fiziksel olarak görünen bu tip değişikliklerin yanı sıra görme problemleri, yorgunluk ve cinsel isteksizlik gibi başka problemler de ortaya çıkmaktadır.

Gigantizmde ise çocuk yaşta başladığı için aşırı boy uzaması ve devlik ortaya çıkmaktadır. Hipofiz hastalıkları tedavi edilmediği takdirde ciddi sağlık problemlerine yol açabilecek ve hastada kalıcı hasarlara neden olabilecek hastalıklardır. Bu nedenle hipofiz problemi olan kişilerin ilgili hekim ile düzenli kontrole ve tedaviye başlaması çok önemlidir.