Vücudun neredeyse tüm aktivitelerinin kontrolünde rol oynayan endokrin bezlerin (iç salgı bezleri) oluşturduğu sistem endokrin sistemdir. Endokrinoloji, endokrin organların hastalıklarını inceleyen tıp dalıdır. Çocuk endokrinolojisi alanı ise 18 yaşından küçük çocuklarda endokrin sistemde görülen bozuklukları ve bu bozukluklara bağlı olarak gelişen hastalıkları incelemektedir. Çocuk endokrinolojisi alanının hedefi, özellikle çocukların gelişim döneminde salgılanan hormonlar ile ilgili bozuklukların erişkin dönemde neden olduğu daha büyük kalıcı problemlerin önüne geçilmesidir. Çocuk endokrinolojisi alanında sıklıkla büyüme (gelişme) geriliği, obezite ve diyabet gibi hormonal bozukluklara bağlı gelişen hastalıkların tanı ve tedavisi ile ilgilenilmektedir.
Büyüme Geriliği
Büyüme insan vücudunu oluşturan hücrelerin sayılarının ve büyüklüklerinin artması ile gerçekleşen, gelişme ise yine bu hücrelerin zaman içerisinde farklı fonksiyonlar kazanarak belirli işlevleri yerine getirme yetisini geliştirmeleri anlamına gelmektedir. Büyüme ve gelişme döllenmeden itibaren geniş bir dönemi kapsayan ve farklı zamanlarda farklı şekillerde ilerleme gösteren mekanizmalardır. Büyüme ve gelişme hızı yaşa göre, cinsiyete göre, çevresel faktörlere, genetik faktörlere göre değişebilmektedir. Hatta insanlar farklı toplumlara göre farklı büyüme ve gelişme özelliklerine sahiptirler. Bu nedenle bir çocuk yaşadığı toplumun normal büyüme ve gelişme değerlerinin altında kalıyorsa, yıllara göre göstermesi gereken büyüme ve gelişme aşamalarını gerçekleştirmiyorsa bu çocukta büyüme geriliği olduğu anlamına gelmektedir.
Büyüme geriliğinin birçok farklı nedeni olabilmektedir. Normal bir büyüme için hormonal bir bozukluğun olmaması, sağlıklı bir şekilde çoğalabilen ve fonksiyonlarını yerine getirebilen hücre yapısı, yeterli fiziksel aktivite, yeterli beslenme ve bunların çevresel faktörler ile doğru etkileşimi gereklidir. Özellikle doğum sonrası ilk iki yaş sırasında çocuğun yeterli ve dengeli beslenmesi, sağlıklı bir şekilde büyümesi için önemlidir. Büyüme ve gelişme üzerindeki tüm bu etkenlerin en önemlisi growth hormon ya da somatotropin olarak da bilinen büyüme hormonudur.
Egzersiz ve derin uyku büyüme hormonunun salınımını arttırmaktadır. Özellikle uyku yoksunluğu büyüme hormonunun salınımı baskılayan önemli faktörlerdendir. Büyüme hormonu çocuklarda kemiklerin uzamasına ve kıkırdak dokuların yapımına etki ederek büyümeyi sağlamaktadır. Yetersizliği durumunda büyüme geriliği ve farklı tipte cücelik durumları görülebileceği için çocukların fiziksel aktiviteleri ve uyku düzenleri de büyüme evrelerinde çok önemlidir. Büyüme her ne kadar çoğunlukla boy uzunluğu ile ilişkilendirilse de büyüme ve gelişme değerlendirilirken sadece boy uzunluğunun incelenmesi yeterli değildir. Boy uzunluğu yanında boy uzama hızı, vücut ağırlığı, vücut ağırlığının artış hızı, baş çevre ölçümü, baş çevre ölçümünün artış hızı ve diğer vücut bölümlerinin birbirlerine oranları incelenmelidir.
Büyüme değerleri ülkelere göre farklılıklar gösterdiği için her ülkenin kendisine özgü standart büyüme verileri oluşturulmuştur. Çocukların büyüme ve gelişmeleri incelenirken bu standart değerlere göre değerlendirme yapılır. Yaşına, cinsiyetine göre ülke standartlarının altında büyüme değerlerine sahip olan bir çocukta bu değerleri açıklaması olacak ek bir hastalığı yoksa hormon eksikliği bu büyüme geriliğinin nedeni olarak ilk sırada düşünülebilir. Bu durumu incelemek için çocuğun büyüme hormonu düzeylerine bakılarak hormon eksikliği sorgulanır. Hormon eksikliği tespit edildiği takdirde ise hekim tarafından düzenlenen hormon tedavisine başlanarak düzenli kontroller ile hasta takibi yapılır.
Obezite
Obezite vücuttaki yağ miktarında aşırı artış nedeniyle yağ oranının vücut kütlesine göre normalden fazla yükselmesi durumudur. Çocukluk döneminde obezite ilerleyen yaşlarda da büyük sağlık problemlerine neden olabilecek çok önemli bir problemdir. Yetişkinlikte obezite problemi yaşayan insanların üçte birinin çocukluktan beri obezite problemi yaşadığı tespit edilmiştir.
Çocuklukta obezite, basit obezite adı verilen aşırı yemeye bağlı ve patolojik obezite adı verilen altta yatan başka bir hastalığa bağlı gelişen obezite olarak ikiye ayrılır. Çoğunlukla basit obeziteye sahip çocuklar yaşıtlarına göre daha uzundur ancak patolojik obeziteli çocuklar daha kısa boyludurlar. Obezitede ailevi etkenler de büyük öneme sahiptir. Ebeveynlerde obezite görüldüğü durumlarda çocukta obezite görülme oranı %80’lere kadar ulaşabilmektedir. Ayrıca obezitenin bir diğer sebebi olan fiziksel aktivite obezite problemi yaşayan ailelerde incelendiğinde obez çocukların ebeveynlerinin de yetersiz fiziksel aktiviteye sahip olduğu tespit edilmiştir. Aynı şekilde kent yaşamı çocuklarda fiziksel aktiviteyi azaltmakta, düzensiz beslenmeye sebep olmakta ve obeziteyi arttırmaktadır. Obez çocuklar çoğunlukla yaşıtlarına göre çok yemek yiyen çocuklar değil ancak daha az enerji tüketen, daha az fiziksel aktivite gösteren çocuklardır. Bunlar dışında elbette hormonal faktörler obezite üzerinde büyük etkiye sahiptir.
Böbrek üstü bezlerdeki problemler, tiroid problemleri gibi hastalıklar obeziteye sebep olabilecekleri için obezite problemi yaşayan çocuklarda mutlaka hormonal tetkikler yapılmalıdır. Çocuklarda obezite diğer vücut sistemlerini de etkileyebilmektedir. Örneğin, insülin salgısının etkilenmesinden dolayı şeker hastalığı oluşabilir. Obezite nedeniyle ergenlik erken gelişebilir ve bu durum kız çocuklarda kıllanma problemleri ve düzensiz adet problemlerine sebep olabilir. Yine obezite nedeniyle çocuklarda solunum problemleri, kas eklem problemleri, yüksek tansiyon gibi hastalıklar da meydana gelebilir. Obez çocuklarda kötü kolesterol de yükseldiğinden ileri yaşta kalp damar hastalıkları görülme sıklığı büyük oranda artmaktadır. Tüm bunlar dışında obezite çocukların sosyal ilişkilerini de etkileyerek psikolojik problemlere de yol açabilmektedir.
Obez çocuklar mutlaka düzenli sağlık kontrolüne girmelidir. Çocuğun hem büyüme ve gelişme özelliklerini hem de genel sağlık durumunu inceleyen hekim hasta ile işbirliği yaparak yaşam boyu kilo kontrolünün sağlanması için beslenme tarzı ve yaşam tarzı değişiklikleri önerir. Uzun ve sabır isteyen bir süreç olan obezite tedavisi çocuğun ailesi ile birlikte yürütmesi gereken bir süreçtir.
Diyabet
Şeker hastalığı olarak da bilinen diyabet vücudumuz tarafından salgılanan insülin hormonunun yeteri kadar salgılanamaması ya da salgılanan insülin hormonunun etkin bir şekilde kullanılamaması nedeniyle oluşan bir hastalıktır. Yediğimiz besinlerde bulunan glukoz (şeker) vücuda girdikten sonra kana karışır. Kana karışan bu glukozun vücudun enerji üretiminde kullanılması için öncelikle kandan hücre içine geçmelidir. Kandaki glukozun hücre içine geçişi insülin hormonu sayesinde gerçekleşir.
İnsülin hormonu eksikliğinde ise kandaki şeker oranı normal seviyelerin üzerine çıkar. Sağlıklı bir insanda açlık halinde kan şekeri 120 mg/dl seviyesinin, tokluk halinde kan şekeri ise 140 mg/dl seviyesinin üzerine çıkmazken diyabet hastalarının kan şekeri seviyeleri bu değerlerin üzerinde seyreder. Diyabet hastalığı Tip 1 ve Tip 2 olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Tip 1 diyabet yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarından bağımsız olarak çoğunlukla insülin hormonunun salgılanmasını etkileyen bağışıklık sisteminin vücudun kendi dokularına zarar vermesi yani otoimmün problemler nedeniyle gelişir. Tip 2 diyabet ise çoğunlukla yaşam tarzı, beslenme alışkanlıkları ve özellikle obezite ile ilişkilidir.
Çocuklarda diyabet hastalığının tamamına yakını Tip 1 diyabet şeklinde görülmekle birlikte son yıllarda çocuk obezitesindeki yükselme, yetersiz fiziksel aktivite ve beslenme bozuklukları sebebiyle Tip 2 diyabet vakalarında da artış olmuştur. Bebeklik döneminden itibaren çocuklarda her yaşta diyabet görülebilmektedir. Özellikle ergenlik döneminde diyabet görülme sıklığı daha fazladır. Çocuklarda diyabet hastalığının ortalama görülme yaşı 8 yaş olarak tespit edilmiş olsa da son yıllarda daha da küçük yaşlarda diyabet vakalarının artış gösterdiği belirtilmektedir. Tip 1 diyabet hastası olan çocukta en sık görülen belirtiler sık idrara çıkma ve yapılan idrar miktarında artış, tekrarlı gece idrara çıkma, altını ıslatma, çok fazla su içme, iştah artışıdır. Daha küçük çocuklarda ise bu bulgular sık bez değiştirme ile kendilerini belli edebilirler.
Çocuklar iştah artışına rağmen kilo kaybedebilirler. Tip 2 diyabette ise çocukların özellikle karın bölgelerinde yoğunlaşan aşırı yağlanma, ense, boyun ve koltuk altında deri koyulaşmaları ve kalınlaşmaları görülebilir. Tip 1 diyabet iyileştirilebilen bir hastalık olmasa da ilaçlar yardımı ile kontrol altına alınabilmektedir. Tedavisinde Tip 1 diyabet hastası çocukların vücutlarının üretemediği insülin hormonu deri altı enjeksiyon yolu ile hastaya verilmektedir. Bununa birlikte beslenme düzeninin kontrol edilmesi ve düzenli fiziksel aktivite yapılması da diyabet kontrolünün önemli parçalarıdır. Diyabet hastası çocuklar düzenli olarak muayene edilmeli ve bu çocuklara düzenli kan şekeri ölçümleri yapılmalıdır.
Bununla birlikte Tip 2 diyabet obezite ile yakından ilişkili olduğu için bu çocuklarda öncelikle obezite kontrol edilmeli, beslenme bozuklukları düzenlenmeli ve fiziksel aktivite arttırılmalıdır. Ayrıca hekim görüşüne göre insülin direncine yönelik ilaç tedavisine de başlanabilir.