WhatsApp +90312 963 1400 [email protected]

Atriyal Septal Defekt (ASD) Nedir?

Atriyal Septal Defekt (ASD) Nedir?

Atriyal septal defekt, her iki atriyumu birbirinden ayıran septumun embriyonel gelişim kusuru sebebiyle defektif olması, tam olarak kapanmaması nedeniyle sol ve sağ atriyumlar arasında kanın geçişine izin verecek bir açıklık olması ile karakterize sık görülen konjenital kalp hastalığıdır. Şant, sağ ventrikül kompliansı nedeniyle oluşur ve şantın yönü soldan sağadır.

(ASD) Atriyal Septal Defekt Nedenleri Nelerdir?

ASD çocukluk döneminde görülen en sık ikinci konjenital kalp hastalığıdır. Doğuştan kalp hastalığı olan çocukların yaklaşık olarak %30-50’sinde kalp malformasyonlarının bir parçası olarak ASD bulunur. Bütün ASD’lerin yaklaşık %70’i sekundum tip lezyonlardır ve kızlarda erkeklere oranla 2 kat daha sık görülmektedir. Her 1000 canlı doğumdan yaklaşık olarak 2’sinde ASD bildirilmektedir. Çoğu defektler izoledir ve sporadik olarak görülür. Atriyal Septal defekt tüm konjenital kalp hastalıklarının içinde %5-10 oranında izole bir defekt olarak bildirilmiştir. ASD erişkin yaş grubunda en sık rastlanan doğumsal kalp anomalisidir. Bununda nedeni; hastaların çoğunda ciddi semptom olmaması sebebiyle defektin gözden kaçmasıdır.

Ailesel sekundum defeklerin çoğunluğu otozomal dominant olmak üzere heterojen kalıtım tipleri olduğu bilinmektedir. Özellikle kardeşte ASD varlığı saptandığı, doğumsal kalp hastalığı öyküsü olan ailelerde, sekundum defekt riski artmaktadır. Diğer taraftan diyabetes mellitus, artmış glisemik indekse sahip diyabetik olmayan anneler ve ileri anne yaşı (≥35 yaş) ASD’ye neden olan diğer maternal risk etkenlerindendir. ASD tipleri defektin lokalizasyonuna göre farklı alt gruplara ayrılırlar. Sıklık sırasına göre en sık görülenden en az görülene doğru; sekundum, primum, sinüs venozus ve koroner sinüs tipi olmak üzere dört grupta sınıflandırılır. Bunların dışında sol-sağ atriyumlar arasında komünikasyona yol açan patent foramen ovale (PFO) ise bir atriyal septal defekt olarak kabul edilmemektedir.

(ASD) Atriyal Septal Defekti Belirtileri ve Tanısı

ASD’i olan bebek ve çocuk hastaların çoğunluğu asemptomatiktir. Semptomların geç klinik bulgu göstermesi ve fizik muayene bulgularının hekimin dikkatini çekmemesi sebebiyle hastalarda tanı yaşı gecikmektedir. Hastaların yaklaşık olarak ¼ ü ilk dekaddan sonra tanı almaktadır. Hastalar genellikle fizik muayenede kalpte üfürüm duyulması veya başka bir sebepten ötürü yapılan ekokardiyografide (EKO) tesadüfi olarak tanı alırlar.

Son zamanlarda fizik muayenede kalpta üfürüm işitilen süt çocukları daha erken dönemde çocuk kardiyoloji uzmanlarına yönlendirilmeleri sebebiyle ASD’nin tespit edilme yaşında düşmeler olmuştur. Kalp yetmezliği ya da pulmoner hipertansiyonu olmayan asemptomatik fakat ağırlık veya boy(z) değerleri <-1 olan hastalar ortalama 4 yaşında opere edildikten sonra izlemlerinde z değerlerinin 2 yıl içinde 0.5 arttığı görülmüştür.

Tanısı erken dönemde konulan ve zamanında müdahale yapılan vakalarda beklenti normal bir yaşam süresi ve kalitesidir. Ancak ileri yaşlarda ameliyat edilen olgularda beklenen yaşam süresi aynı yaştaki hastalara göre daha kısa olmaktadır. ASD tanısı konulan hastaların çoğu asemptomatiktir. İnfant döneminde ASD vakalarda nadir olarak konjestif kalp yetmezliği gelişebilir.

Eğer geniş defektler tedavi edilmez ise erişkin yaşlarda (20- 30’lu yaşlarda) pulmoner hipertansiyon ve kalp yetmezliği oluşur. Erişkin yaşlarda atriyal aritmiler bu vakalarda görülebilir. İnfektif endokardit izole ASD’lerde görülmez bu nedenle profilaksi bu vakalarda gerekli değildir. Sekundum tip defektlerde bakteriyel endokardit gelişebilir. Bu nedenle profilaksi mutlaka uygulanmalıdır. Paradoksal embolizasyonun neden olduğu serebrovasküler olaylar pediatrik yaş grubunda nadir bir komplikasyondur.

(ASD) Atriyal Septal Defekti Tedavisi

Günümüzde ASD vakalarının transkatater yolla kapatılması açık cerrahiye alternatif sağlamıştır. King tarafından 1976 yılında sekundum ASD ‘double umbrella (çift şemsiye)’ ile başarılı olarak ilk kez kapatılmıştır. Bu konuda teknolojik birçok yenililik olmasına rağmen çoğuda pratik değildir. Bunlardan Amplatzer Septal Occluder önsıralara çıkmıştır.

Amplatzer septal ocluder 2001, Heleks occluder ise 2006 yılında Food and Drug Administiration (FDA) onayı almıştır. ASD’nin doğal seyri; hasta faktörlerine, ASD nin anatomik tipine ve büyüklüğe bağlıdır. Sinüs venozus ve primum tipi lezyonlarda şant çoğunlukla hemodinamik olarak anlamlıdır ve defektin büyüklüğü azalmaz ve sıklıkla cerrahi yolla kapatmaya gider. ASD’in kendiliğinden kapanma ihtimalinin ve kapanma zamanının yaşamın üçüncü ayından önce yapılan Eko ile saptanan şant çapı ile orantılı olduğu belirtilmiştir. Defektlerde kendiliğinden kapanma olabileceğinden ASD tanılı vakalarda iki yaşından önce cerrahi onarıma karar vermeden önce hastanın dikkatle değerlendirilmesi gerekmektedir.

Primum, sinüs venozus ve koroner sinüs karakterde atriyal septal defeketler cerrahi kapatma ile kapatılmalıdırlar. Sekundum tip atriyal septal defektler hem cerrahi hem de perkütan yolla transkatater yolla bir kapatma cihazı ile kapatılabilirler. Primum, sinüs venozus ve koroner sinüs karakterde atriyal septal defeketler cerrahi kapatma ile kapatılmalıdırlar. Sekundum tip atriyal septal defektler hem cerrahi hem de perkütan yolla transkatater yolla bir kapatma cihazı ile kapatılabilirler.

Yorum yapın