Ortopedi ve travmatoloji, tüm kas ve iskelet sistemiyle birlikte bağlara, tendonlara, eklemlere, sinirlere yönelik yaralanmaları içeren tıp dalıdır. Kas ve iskelet sistemi bütünlüğü diğer vücut sistemlerinin de sağlıklı ve düzgün çalışması için önemlidir. Ayrıca tüm günlük yaşam aktivitelerimizi ve insani ihtiyaçlarımızı kas ve iskelet sistemimiz vasıtasıyla gerçekleştirdiğimiz için yaşama katılımımız için en temel gerekliliklerdendir. Eklem ağrıları, bel-boyun ağrıları, uzuv kayıpları gibi çok sık görülen ve hastaların hem konforunu hem de genel sağlığını bozan problemlerin tanı ve tedavisi ortopedi ve travmatoloji alanında çalışan sağlık profesyonelleri ile sağlanmaktadır. Farklı alanda uzman doktorlar, teknikerler, hemşireler ve fizyoterapistler ortopedi ve travmatoloji ekibinin bir parçası olarak çalışmaktadırlar.
Kireçlenme (Artrit)
İnsan vücudundaki eklemler temel olarak eklem kapsülü, eklem sıvısı (sinoviyal sıvı), kıkırdak (artiküler kartilaj) yapılarından meydana gelmektedirler. Her bir eklemi meydana getiren iki kemik yüzey bulunur ve bu iki kemik yüzey kıkırdak doku ile kaplıdır. Eklemin etrafını eklem kapsülü çevreler ve bu kapsülün içerisi sinoviyal sıvı adı verilen, yapışkan, yumurta akı kıvamında eklem sıvısı ile doludur. Eklem sıvısı hem eklem hareketinin sorunsuz bir şekilde gerçekleştirilmesinde hem de eklemin beslenmesinde rol oynar.
Eklem kıkırdağı ise eklemi oluşturan kemiklerin korunması, ekleme binen yük dağılımının sağlanması, sinoviyal sıvı ile birlikte eklemin kayganlığının sağlanması ve yine sinoviyal sıvı ve eklem kapsülünün de etkisiyle eklem içi negatif basınç oluşturarak eklemin stabilizasyonunun sağlanmasında görev almaktadır. Halk arasında kireçlenme ya da eklem iltihabı olarak da bilinen artrit temel olarak eklem kıkırdağının tahrip olduğu bir duruma bağlı olarak ağrılı, kimi zaman kemik doku da bozulmaların da eşlik edebildiği, eklem ve eklem çevresi dokularda yangıya sebep olan bir hastalıktır. Artritler oluşma şekillerine göre tek bir eklemde ya da bir çok eklemde birlikte meydana gelebilirler.
Bakteriyal ya da viral bir enfeksiyona bağlı, enfeksiyon olmadan romatolojik problemlere bağlı veya yaşlanma, kilo alma, eklemin yanlış kullanımı, eklemin aşırı kullanımı gibi sebeplere bağlı olarak dejeneratif tipte artritler gelişebilir. Artritlerin gelişme sebeplerine bağlı olarak tedavi prosedürlerinde ve sürelerinde de bazı değişikler olabilir. Artritlerin en sık görülme nedeni yaşlanma ile birlikte eklemin hatalı kullanımına bağlı gelişen dejeneratif bozukluklardır. Öyle ki bazı bilimsel çalışmalar 65 yaş üzerinde bu tip dejeneratif eklem problemlerinin hemen her bireyde gözüktüğünü belirtmektedirler. Artritlerin en sık görüldüğü bölgeler eller, omurgalar, dizler ve kalçalardır ancak kişiye bağlı olarak diğer eklemlerde de görülebilmektedirler.
Artritli hastada eklem ve eklem çevresi dokularda ağrı, sertlik, hassasiyet, kızarıklık, yangı, hareket ile ortaya çıkan eklem içi sesler gibi belirtiler görülebilir. Eklem çevresi kaslarda güçsüzlük ve eklem hareketinde kısıtlılık da belirtiler arasındadır. Tedavi için artritin seviyesine ve tipine bağlı olarak ilaçlar, fizyoterapi, yaşam tarzı değişiklikleri ya da cerrahi gibi girişimler kullanılabilir. Bazı hastalar basit yaşam tarzı değişiklikleri, kilo verme ve artrite yönelik ilaçlar ile hastalığı kontrol edebilmektedirler. Ancak bunların yeterli kalmadığı durumlar da fizyoterapi uygulamaları ve daha ileri durumlarda cerrahiler hastalık için önemli çözümlerdir. Artrite yönelik cerrahiler eklem yüzeyindeki bozuklukların temizlenmesi, eklemin eklem protezi ile değiştirilmesi ya da ileri seviye vakalarda eklemin dondurulması gibi girişimleri içermektedir. Son yıllarda eklem protezlerinin gelişmesi ile birlikte eklem dondurma cerrahileri oldukça azalmıştır.
Eklemde stabilizasyon sağlanamayan ya da sürekli başarısızlıkla sonuçlanan eklem protezi cerrahilerinden sonra son çare olarak eklem dondurma işlemi kullanılmaktadır. Sonuç olarak, artrit birçok farklı sebeple gelişebilen ve buna bağlı olarak da birçok farklı tedavi yöntemi içeren, özellikle yaşlılarda görülen eklem problemlerinin en büyük sebebi olan bir hastalıktır.
Amputasyonlar
Amputasyon, bir uzvun tamamının veya bir kısmının, bir hastalık ya da ciddi bir yaralanma nedeniyle kan akışının geri döndürülemez bir şekilde bozulması durumunda vücuttan çıkarılması işlemidir. Genel olarak, amputasyonun en yaygın sebebi uzuvlarda gerçekleşen dolaşım problemleri (periferik vasküler hastalık) iken genç hastalarda travma en yaygın amputasyon nedeni olmaya devam etmektedir. Çocuklarda ise amputasyonun en sık nedeni doğuştan gelen uzuv eksikliğidir ve bunu ikinci sırada yine travma takip eder.
Harhangi bir nedenle hastalıklı ya da travmatize olmuş bir uzvun amputasyonu için karar verirken mutlak belirti uzuvda geri dönüşü olmayan iskemi (kan dolaşımının kesilmesine bağlı olarak dokunun beslenememesi) gerçekleşmiş olmasıdır. Böyle bir durumda amputasyon kararı hasta için hayati önem taşımaktadır. Gerekli olduğu halde ampute edilmeyen bir uzuv çok ciddi sağlık problemlerine sebep olabilir ve hatta hastanın ölümüne sebep olabilir. Hastalığın sebebine bağlı olarak amputasyonun ne zaman yapılacağı ve ne kadarlık bir alana uygulanacağı cerrah tarafından belirlenir. Örneğin; donma kaynaklı amputasyonlarda canlı doku ile iskemik dokunun ayrımı için bir süre beklenebilir ancak bazı tip hayvan zehirlenmelerine bağlı ve dokularda hızlı şekilde şekilde yayılarak dokuların ölmesine sebep olan hastalıklarda amputasyonun gecikmemesi hayati öneme sahiptir. Amputasyon sonrası ampute edilen uzvun kalan kısmına güdük ismi verilir.
Güdüğün yapısı amputasyon cerrahisinin tipine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Bu cerrahi prosedür hastalığa, ampute edilecek uzva, hastanın durumuna ve amputasyon sonrası kullanılacak olan proteze bağlı olarak cerrah tarafından belirlenir. Amputasyon sonrası güdüğer iki farklı tipte pansuman uygulaması yapılabilir. Bunlardan birincisi yumuşak bir pansuman olan gazlı bez, pamuk ve bandaj ile yapılan geleneksel pansumandır. Diğer ise alçılama ile güdüğü saran sert tipte pansumandır. Sert tipte pansuman güdüğün kan dolaşımını engellemediği için yara iyileşmesi açısından avantajlıdır. Ayrıca kimi durumlarda bu alçılama sayesinde hasta geçici bir protez yardımıyla amputasyonun erken döneminde dahi ayağa kalkabilir ve hareket edebilir.
Hangi pansuman tipinin hasta için uygun olacağına cerrah tarafından karar verilir. Pansuman sonrası güdüğün doğru şekillenmesi ve proteze uygun hale getirilmesi için bandaj uygulamak faydalı olmaktadır. Komşu eklemlerin hareket açıklığını korumak ve güdüğü kontrol eden kasların gücünü arttırmak için güdük egzersizlerine ve fizyoterapiye hemen başlamak önemlidir. Çoğunlukla protez ve yürüme eğitimi, amputasyondan yaklaşık 2-3 ay sonra yapılabilir.
Bel – Boyun Fıtığı
Omurilik omurga kemiklerimizin bir birleri üzerinde dizilmesiyle oluşturdukları bir kanal içerisinde tüm gövdemizde uzanır. Omurilikten, her seviyede iki omurga arasından geçerek vücudun farklı yerlerine ilerleyecek şekilde sinir dalları çıkmaktadır. Ayrıca omurgalarımız arasında içi sıvı ile dolu diskler bulunmaktadır. Bu diskler yumuşak ve dayanıklı yapıları sayesinde hem omurganın hareketlerini gerçekleştirmesini sağlarlar, hem de omurgaya binen yüklere karşı omurgaları korurlar. Ancak omurgaya binen yükün çok fazla olması, omurga üzerine etki eden travmalar, omurga çevresi kasların çok zayıf olması, uzun süreli bozuk bir postür gibi durumlarda diskler zorlanıp yaralanabilirler.
Bu yaralanmalar sonucunda disk içindeki sıvı disk kılıfına baskı yapar ve kimi zaman disk üzerinde bir kabarıntı oluşturur kimi zamanda sıvı diskin tamamen dışına çıkarak diskten ayrılabilir. Halk arasında fıtık olarak da bilinen disk hernileri sonucu oluşan bu tip kabarıntılar omurgalar arasında uzanan sinir dallarına baskı yaparak o sinirin ilerlediği bölgelerde ağrı, uyuşma, güçsüzlük ve hatta yoğun baskılarda dolaşım problemlerine sebep olabilmektedir. Disk içindeki sıvının diskten tamamen ayrıldığı durumlar daha ileri seviye ve riskli durumlardır. Ayrılan bu sıvı omurilik sıvısı içerisine karışık omuriliğin harhangi bir seviyesinde baskıya ve yaralanmaya sebep olabilir.
Bu nedenle bu tip hastalara erken müdahale etmek önemlidir. Omurganın yapısından kaynaklı olarak fıtıklar bel bölgesinde en sık dördüncü ve beşinci omurgalar arasında (L4 – L5) ve bel bölgesindeki beşinci omurga ile sakral bölgeki birinci omurga arasında (L5 – S1) görülmektedir. Boyun bölgesinde ise beşinci ve altıncı omurgalar (C5 – C6) ile altıncı ve yedinci omurgalar (C6 – C7) arasında sıklıkla görülürler. Fıtıklar bulundukları seviyedeki sinir dalını etkilediklerinden dolayı hem bulundukları seviyede hem de o sinir dalının ilerlediği uzuv boyunca belirti gösterebilirler. Bu nedenle kimi zaman hastanın parmak ucunda hissettiği bir uyuşmanın kaynağı aslında ayağında değil belinde olabilir. Bunun tespiti için hekim gerekli klinik ve labortuvar testleri yaparak fıtık tanısını koyar.
Fıtık tedavisi için yaşam tarzı değişiklikleri, ilaçlar, fizyoterapi ve cerrahi gibi girişimlere başvurulabilir. Belirtilerin kontrol edilebildiği, çok ilerlememiş bir fıtık yaşam tarzı değişiklikleri, kilo kontrolü ve egzersizler ile iyileşebilir. Ancak hastada yoğun belirtilere sebep olan, ilgili sinirin kalıcı olarak yaralanmasına sebep olabilecek şekilde bası oluşturan ve ilaçlar, fizyoterapi uygulamaları gibi yöntemlerle kontrol edilemeyen tipte fıtıklara cerrahi ile müdahale gerekebilmektedir. Fıtığa yönelik yapılan dekompresyon cerrahisi adı verilen cerrahilerin temelinde ilgili sinir üzerinde oluşan basının kaldırılması bulunmaktadır.