Organ nakli, bir donörden alınan organın ya da organ bölümünün, vücutta artık işlev görmeyen ya da eksik bir organın yerine yerleştirilmesidir. Organ naklinde kullanılacak organlar, canlı vücuttan veya kadavradan alınabilmektedir. Organ bağışlayacak kişiler makineye bağlı yaşamını sürdüren hastalar ya da sağlıklı bireyler olabilir. Hastanın beyin ölümü gerçekleştikten sonraki 24 saat içinde organları alınarak nakil için kullanılabilmektedir. Ayrıca nakil için vücuttan çıkarılan organlar gerekli koşullarda uzun süre korunarak doku ve organ bankalarında saklanabilir. Doku ve organ bankalarında organların korunma süresi genellikle beş yıl kadardır. Kornea gibi hassas dokular daha kısa süre korunabilmektedir
Organ naklinin alıcı ve vericiye bağlı olarak değişen birkaç türü vardır. Bu türler otogreft, allogreft, izogreft ve ksenogreft olarak sıralanabilir. Otogreft, alıcı ve vericinin aynı kişi olduğu organ naklidir. Genellikle cilt greftleri, koroner bypass cerrahisi veya doku iyileşmesini sağlama amaçlı otogreft kullanılmaktadır. Ayrıca bazı ameliyatlar öncesinde kök hücrelerin otogrefti de yapılabilmektedir. Allogreft, aynı türden iki canlı arasında gerçekleştirilen organ nakli olarak tanımlanır. Bir insandan başka bir insana yapılan organ nakli allogrefttir. Allogreftlerde bireyler arasında bulunan genetik farklılıktan dolayı alıcı bireyin bağışıklık sistemi nakil organa karşı savıunma geliştirebilir. Nakledilen organın vücut tarafından yabancı cisim gibi tanınması durumunda nakil reddi gerçekleşebilir. Nakil reddi riski allogreftlerde her zaman vardır, nakil sonrasında bağışıklık sistemi baskılayıcı (immunsupresif) ilaçlar kullanılarak önlenebilir. İzogreft, genetik olarak özdeş bireyler arasında yapılan organ naklidir. Genetik olarak özdeş verici ve alıcı genellikle tek yumurta ikizi bireylerden oluşmaktadır. İzogreftler, cerrahi prosedür olarak allogreftlere denktir ancak operasyon sonrasında allogreftlerde yaşanan nakil reddi riskini oluşturmazlar. Ksenogreft, iki farklı türden canlı arasında yapılan organ nakli olarak tanımlanır. Günümüzde en sık uygulanan ksenogreft cerrahi, domuzların kalp kapaklarının insan kalp kapakları yerine nakledilmesidir. Ksenogreftlerde de allogreftlerdeki gibi nakil reddi riski bulunmaktadır. Nakil reddi riski tür farklılığına bağlı olarak genetik varyasyonun artmasından dolayı ksenogreftlerde daha fazladır.
Günümüzde nakil amaçlı kullanılabilen organ ve dokuların sayısı giderek artmaktadır. Kalp, akciğer, böbrek, karaciğer, bağırsak bölümleri, mide, pankreas, testis ve penis gibi organların nakli yapılabilmektedir. Ayrıca kornea, deri parçaları, kemik iliği, kan damarları, kalp kapakçıkları, kemik ve kan gibi dokuların da nakli gerçekleştirilebilir.
Doku veya organ bağışında bulunmak birçok hayatın kurtulmasını ve hastaların yeniden sağlıklarına kavuşmasını sağlar. Organ bağışçıları sağlıklı bireyler olabileceği gibi beyin ölümü gerçekleşmiş bireyler de olabilir. Beyin ölümü, birçok sebebe bağlı olarak gelişebilen bir tablodur. Beyinde görülen bir yaralanma, bir travma, beyin damarlarının hasarı veya beyin beslenmesinin bozulması gibi nedenlerle beyin ölümü gerçekleşebilir. Beyin ölümü gerçekleşen bireylerde normal vücut fonksiyonları yapay araçlar ile sağlanabilmektedir. Beyin ölümü gerçekleşen birey, beyin ölümünden önce organ bağışında bulunmuşsa organ nakli için uygun koşullarda beklemesi sağlanır
Akciğer Nakli
Akciğer, vücudun solunum organıdır. Akciğer hastalıkları, vücuda oksijen alınmasında ve karbondioksitin dışarı verilmesinde probleme neden olur. Akciğer fonksiyonlarının etkilenmesi vücudumuz için hayati sorunlara yol açabilir. Akciğer fonksiyon kaybına yol açan rahatsızlıklardan bazıları kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH), pulmoner fibrozis, kistik fibrozis, pulmoner hipertansiyon ve akciğer kanseridir. Akciğer fonksiyonlarının kaybı sonucunda hastalarda görülen solunum sıkıntısı çeşitli tedavi yöntemleriyle giderilebilir. İlaç tedavisi, oksijen desteği tedavisi, kanser hastaları için kemoterapi ve radyoterapi gibi uygulamalar akciğer hastalıklarının tedavisinde sıklıkla kullanılır. Uygulanan tedavi yöntemlerine rağmen yeterli solunum yapması sağlanamayan hastalarda akciğer nakline ihtiyaç duyulur.
Akciğer nakli, hastanın genel sağlık durumuna ve eşlik eden hastalıklarına göre planlanır. Eğer hastanın aktif bir enfeksiyonu, böbrek, kalp ya da karaciğer hastalıkları varsa akciğer nakli uygun olmayabilir. Ayrıca akciğer nakli yapılabilmesi için hastanın alkol ve sigara gibi alışkanlıklarının olmaması gerekir.
Akciğer nakli için uygun bulunan hasta bekleme listesine alınır. Uygun donör bulunana kadar hasta bekleme listesinde takip edilir. Hastanın nakil işlemi gerçekleşene kadar sağlık durumunun korunması ve kötüleşmemesi sağlanır. Bu süreçte hastalara oksijen ve ilaç tedavisi uygulanır. Hastaya uygun bir akciğer bulunduğunda nakil ameliyatı gerçekleştirilir.
Akciğer nakli ameliyatında genel anestezi uygulanır. Hasta cerrahi işlem sırasında ağrı ya da acı hissetmez ve solunumu makineye bağlı şekilde sağlanır. Hastanın solunumunun makineye bağlı şekilde sağlanması ağzından soluk borusuna yönlendirilen bir tüp aracılığıyla sağlanır. Ameliyat sırasında göğüs bölgesine bir kesi yapılır ve göğüs kafesi açılır. Hastanın hasar gören akciğeri dışarı çıkarılır. Donörden alınan sağlam akciğer yerine yerleştirilerek bronşlar ve damarlar nakledilen akciğere bağlanır.
Akciğer nakli ameliyatı sonrasında hasta birkaç gün yoğun bakım ünitesinde takip edilir. Yoğun bakım ünitesinde hasta monitorize edilir ve mekanik ventilatör ile solunumu sağlanır. Ayrıca hastanın göğüs bölgesine bağlanan bir tüp aracılığıyla ameliyat yerinden ve akciğerden gelen sıvıların vücut dışına atılması sağlanır. Hastaya ameliyat sonrasında iyileşme sürecini hızlandırmak amacıyla çeşitli ilaçlar verilir. Zaman içerisinde hastanın solunumu iyileştikçe mekanik ventilatör ihtiyacı azalır. Hasta kendi kendine solunum yapabilir hale geldiğinde mekanik ventilatör desteği ortadan kalkar. Mekanik ventilatör desteği almayan hastalar yoğun bakım ünitesinden normal servise alınır. Akciğer nakli ameliyatı sonrası hastalar yaklaşık bir ay süreyle hastanede kalır. Hastaneden çıkan hastalar yaklaşık üç ay boyunca takip edilmelidir. U süre içerisinde hastalarda ameliyat sonrası gelişebilecek komplikasyonlar ve nakledilen akciğerin fonksiyonları yakından takip edilir. Akciğer nakli ameliyatı sonrasında hastaya düzenli olarak laboratuvar testleri yapılarak akciğer fonksiyonları kontrol edilir. Hastaya çekilen göğüs filmleri, elektrokardiyogram (EKG), akciğer fonksiyon testleri ve akciğer biyopsisi gibi tetkikler de hastaların değerlendirilmesi için kullanılır. Akciğer nakli ameliyatı sonrasında bağışıklık sisteminin organı reddetmesi riskini azaltmak amacıyla bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar kullanılmalıdır.
Böbrek Nakli
Böbrekler, vücudumuzda kanın süzülmesi, atık ürünlerin idrar aracılığıyla vücuttan uzaklaştırılması ve toksinlerin atılması gibi önemli görevler üstlenirler. Böbreklerin bu fonksiyonlarını aşamalı olarak kaybetmelerine bağlı olarak böbrekler çalışmaz hale gelebilir. Böbreklerin işlevlerini yerine getirememesi böbrek yetmezliği ile sonuçlanır. Kronik böbrek yetmezliği şeker hastalığı (diyabet), yüksek tansiyon, böbrek iltihabı ve çeşitli idrar yolları rahatsızlıklarına bağlı olarak gelişebilir.
Kronik böbrek yetmezliği olan hastalar, böbrek fonksiyonlarını yerine getirilmesi için diyaliz tedavisine ihtiyaç duyarlar. Diyaliz tedavisi hastalığın derecesine ve hastanın durumuna göre haftada bir ya da birden çok kez uygulanabilir. Diyaliz tedavisi hastaların yorulmasına ve bazı durumlarda boşa zaman harcanmasına neden olabilmektedir. Böbrek yetmezliğinin tedavisinde böbrek nakli uygulanması birçok açıdan diyaliz tedavisinden daha üstündür.
Böbrek nakli, böbrek yetmezliğinin tedavisinde uygulanabilecek en etkili ve kalıcı yöntemdir. Diyaliz tedavisi gören ve böbrek fonksiyonları tam olmayan hastalar istedikleri takdirde böbrek nakli için sıraya alınabilirler. Hastalara uygun böbreğin bulunması ve sıranın gelmesi durumunda böbrek nakli yapılabilir. Böbrek nakli, vefat eden ya da sağlıklı bireylerden sağlam olan böbreğin hasta bireyin vücuduna yerleştirilmesiyle gerçekleştirilir. Eğer donör hayatta değilse nakil işleminin oldukça hızlı gerçekleşmesi gerekir. Eğer donör sağlıklı bir bireyse donörden böbreğin alınması ve hasta vücuduna yerleştirilmesi işlemleri planlanarak eş zamanlı olarak yapılabilir.
Böbrek nakli ameliyatı öncesi donör ve alıcıya antikor testleri yapılarak böbrek dokusunun uygunluğu kontrol edilir. Uygunluk doğrulandıktan sonra ameliyat gerçekleştirilir. Böbrek nakli ameliyatı genel anestezi altında uygulanır. Hastanın karın bölgesinde yapılan bir kesi ile donörün böbreği vücuda yerleştirilir. Hastanın kendi böbreği vücut için farklı risklere sebep olmuyorsa yerinde bırakılabilir. Yerleştirilen böbreğin damarları da vücuda bağlanır. Böbrek ile mesane arasındaki bağlantı üreter aracılığıyla yeniden sağlanır.
Böbrek nakli ameliyatı sonrasında görülebilecek bazı riskli durumlar vardır. Bu durumlardan bazıları üreterde sızıntı olması, üreterin tıkanması, böbrek içinde kan pıhtılarının olması ve bağışıklık sisteminin yeni böbreği reddetmesidir. Böbrek nakli ameliyatında bağışçının sağlığını etkileyebilecek risk faktörleri de vardır. İdrar yolu enfeksiyonları, yara enfeksiyonları ve ameliyat yerinde ağrı en sık karşılaşılan problemlerdendir.
Böbrek nakli ameliyatı sonrasında hasta yaklaşık bir hafta hastanede izlenir. Böbrek fonksiyonlarının normale dönmesi, idrarı oluşturması ve kanı süzmesi için beklenir. Genellikle böbrek nakli sonrası yeni böbreğin tüm fonksiyonlarını kazanması ve hastanın normal yaşantısına dönmesi yaklaşık 2 aylık bir süre alır. Böbrek nakli sonrasında uyum sürecinin sağlanması için bazı ilaçlar kullanılmak zorundadır. Ameliyat sonrası belirli aralıklarla kan ve idrar tahlili yapılarak böbreğin vücuda uyumu kontrol edilir. Bağışıklık sistemini baskılayan ve böbreğin vücuda uyum sağlamasını kolaylaştıran ilaçların nakil sonrasında ömür boyu kullanılması gerekir. İlaçların düzenli kullanılmadığı veya kullanıma ara verildiği durumlarda vücut nakil böbreği reddedebilir ve böbreğe karşı savunma mekanizması geliştirebilir. Böyle durumlarda hastanın durumu aniden kötüleşebilir ve tüm fonksiyonları zarar görebilir.
Kalp Nakli
Kalp nakli çok ciddi kalp hastalıklarında son seçenek olarak, diğer tedavi yöntemlerinin sonuç vermediği durumlarda uygulanan bir tedavi yöntemidir. Kalp yetmezliği öncesinde hastalığın çeşidine bağlı olarak ilaç tedavileri, yaşam tarzı değişiklikleri, diyet tedavileri, fizyoterapi yöntemleri ve kimi zaman daha küçük çapta cerrahi girişimler denenebilir. Bu tedavi yöntemlerin hiçbirisinin sonuç vermediği durumlarda hastanın tedaviye uygunluğu gözetilerek kalp nakli gerçekleştirilebilir.
Kalp nakli çok ciddi ve hayati komplikasyon risklerine sahip bir cerrahi olduğu için hastanın nakil için uygunluğunun değerlendirilmesi çok önemlidir. Hastanın bu cerrahi girişime uygun olup olmadığı diğer tedavi yöntemlerinin denenip denenmediği, nakil olmadığı durumda hastanın ölüm ihtimali ve hastanın nakil cerrahisini kaldırabilmesi için genel sağlık durumu gibi bazı kriterle bağlı olarak değerlendirilir. Kalp nakli hem cerrahi olarak hem de cerrah, sonrasında iyileşme süreci olarak her hastanın kaldırabileceği bir süreç değildir.
Özellikle aktif enfeksiyon durumu, morbid obezite, ciddi sistemik problemler gibi durumların varlığında kalp nakli için uygun bir aday olma ihtimali düşmektedir. Ancak hastanın kalp nakline uygunluğuna uzman nakil ekibi tarafından yapılan klinik değerlendirmeler ile karar verilir. Kalp nakli amacıyla hasta kapsamlı taramalar sonrasında nakil listesine alınır. Yapılan değerlendirmelerde hastanın daha önceden geçirdiği hastalıklar, yaşadığı kalp problemi ile ilgili geçmişi, psikolojik durumu gibi birçok farklı faktör değerlendirilir. Kalp nakli için kabul edilen hastalar onay sonrasında nakil için uygun kalbi bekler.
Organ bağışı yapan kişilerden uygun kalp bulunduğunda cerrahi gerçekleştirilir. Uygun donör bulma süreci kimi zaman uzun süreli, ayrıca hasta ve hasta yakınları için zorlu olabilmektedir. Bu süreçte uzman ekip hastanın kalp hastalığına ilişkin gerekli tedavileri uygulamaya ve hastayı kalp nakli için hazırlamaya devam eder. Organ bağışı bu gibi nakil bekleyen hasta grupları için hayati öneme sahiptir.
Yeterli seviyede organ bağışı olmadığı için nakil bekleyen hastalar cerrahi gerçekleşene kadar uzun süreler beklemek zorunda kalmakta ve hatta bazıları yeterli sürede nakil için uygun kalp bulunamadığı için hayatlarını kaybetmektedirler. Bu nedenle organ bağışı birçok hastayı hayata bağlamaktadır. Organ bağışı sayesinde hem bir hastanın hayatı kurtulmuş olur hem de bağışı yapan kişinin yakınlarında sevdiklerinin ölümü ardından birine yaşama şansı olmasının huzuru olur.
Kalp nakli öncesi nakledilecek olan kalp bazı kontrollerden geçirilir. Kalbin nakil için uygun olduğu tespit edildiğinde de en kısa sürede nakil işlemine başlanır. Nakil cerrahisi sırasında makineler yardımıyla hastanın kalbi çıkarılır ve yeni kalp yerleştirilir. Kalp nakli ameliyatları uzun süren zorlu ameliyatlardır. Cerrahi sonrası çoğunlukla hastalar hemen kalkabilirler ve bir komplikasyon gelişmediği takdirde yaklaşık 4 hafta içinde taburcu edilirler. Organ nakillerinde en sık görülen komplikasyonlar vücutta organ reddi ve enfeksiyonlardır. Bu gibi durumların önlenmesi için ciddi ilaç tedavi uygulanabilir. Nakil sonrası düzenli fiziksel aktivite, kilo kontrolü, yaşam tarzı düzenlemeleri hastanın sağlığı için çok önemlidir.
Karaciğer Nakli
Karaciğer vücudumuzda bez özelliğindeki en büyük organdır. Kan içerisindeki toksik maddelerin uzaklaştırılması, ilaçların metabolize edilmesi, protein ve enzim sentezi gibi önemli görevler karaciğer fonksiyonlarından yalnızca birkaç tanesidir. Çeşitli karaciğer hastalıkları, karaciğerin fonksiyonlarını yerine getirememesine ve çok ciddi sağlık sorunlarının yaşanmasına neden olmaktadır. Karaciğerin fonksiyonlarını yerine getirememesi ileri dönemde karaciğer yetmezliği ile sonuçlanır. Kronik karaciğer yetmezliği hayati bir hastalıktır ve yalnızca karaciğer nakli ile tedavi edilebilir.
Karaciğer nakli, canlıdan ya da kadavradan alınan karaciğer dokusunun hasta vücuduna yerleştirilmesi işlemi olarak tanımlanır. Karaciğer nakli, nakil için uygun organ bulunması durumunda uygulanabilir. Nakil için beyin ölümü gerçekleşmiş ve organ bağışı yapmış hastaların karaciğerleri veya sağlıklı bir insandan alınan karaciğer parçası kullanılabilir. Beyin ölümü gerçekleşmiş bireylerden alınarak yapılan karaciğer nakline kadaverik nakil, sağlıklı bireyden yapılan karaciğer nakline ise canlıdan nakil adı verilir. Canlıdan karaciğer nakli için donörün uygun şartları sağlaması gerekir. Donörün uygunluğu kan grubu testi, çeşitli kan tahlilleri, psikolojik ve sosyal incelemeler ile kontrol edilir. Ayrıca karaciğer donörünün organ nakline uygun olduğuna karar verilmesi için bazı farklı şartları da sağlaması gerekir. Donörün sistemik bir hastalığının olmaması, 18-60 yaş arasında olması, hastanın 4. dereceye kadar akrabası olması (akrabası olmadığı durumlarda İl Sağlık Müdürlüğü’nden onay alınması gerekir), karaciğer ve böbrek fonksiyonlarının sağlam olması bu şartlardan bazılarıdır. Karaciğer nakli sırasında kullanılacak organ büyüklüğü hastanın genel sağlık durumuna ve karaciğer içerisindeki safra kanallarının dağılımına bağlı olarak değişkenlik gösterir. Karaciğer naklinin gerçekleştirilebilmesi için hastanın da bazı şartları taşıması gerekmektedir. Alkol veya madde kullanımı, HIV hastalığı, ileri psikiyatrik hastalıklar, karaciğer dışına yayılan kanser, sistemik enfeksiyon, ileri akciğer ve kalp hastalığı gibi durumlarda karaciğer nakli ameliyatı gerçekleştirilememektedir.
Karaciğer nakli ameliyatı genel anestezi altında yapılır. Hastaya sırtüstü ameliyat pozisyonu verildikten sonra kateter yardımıyla mesanesinin boşaltılması sağlanır. Ayrıca akciğerlere yerleştirilen bir tüp aracılığıyla solunum sağlanır. Karın bölgesine yapılan çift taraflı kesiler aracılığıyla karaciğere ulaşılır. Karaciğer, çevresindeki damarlardan uzaklaştırılarak vücuttan çıkarılır. Donörden alınan sağlıklı karaciğer yerine yerleştirilir. Yeni karaciğerin damarlarla bağlantı kurması ve kan akışının düzenlenmesi sağlanır. Sonrasında safra kanalları ile karaciğerin bağlantısı sağlanır. Ameliyat prosedürünün sonunda ameliyat yerindeki kanı ve sıvıyı dışarı boşaltmak ve şişliği önlemek amacıyla bir dren yerleştirilebilir.
Karaciğer nakli ameliyatı sonrasında vücudun bağışıklık sisteminin dokuyu reddetmesi riski vardır. Doku reddinin engellenmesi için erken dönemde fark edilip müdahale edilmesi önemlidir. Doku reddinin önlenmesi için hastaların ömür boyu bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar kullanması gerekir. Bazı durumlarda hastanın ilaç kullanmasına rağmen doku reddi görülebilir. Doku reddi gelişmesi durumunda nakledilen karaciğerin fonksiyonları bozulur ve tedavi edilmesi gerekir. Karaciğer nakli ameliyatı sonrası doku reddi dışında vücutta enfeksiyon görülmesi riski de vardır. Ameliyat sonrası görülen enfeksiyon tüm vücudun fonksiyonlarını olumsuz etkileyerek hastanın durumunun kötüleşmesine neden olur.
Kemik İliği Nakli
Kemik iliği, vücudumuzdaki kemiklerin iç kısmında bulunan kan hücresi üretmekle görevli bir oluşumdur. Kemik iliğinin yapısında olgunlaşmamış hücrelerin oluşturduğu kök hücreler bulunur. Kök hücreler olgunlaşarak farklı kan hücrelerini oluşturabilen hücrelerdir. Kök hücreler vücudumuzdaki bütün yapıların kökenini oluşturur ve kendilerini yenileme özelliğine sahiplerdir. Çeşitli kan hastalıkları kemik iliği nakli sayesinde tedavi edilebilmektedir.
Kemik iliği nakli, esas olarak kök hücre naklini içermektedir. Kemik iliği nakli sıklıkla lösemi, lenfoma, genetik bozukluklar, organ tümörleri ve otoimmün bozukluklarda uygulanır. Kemik iliği naklinde hastaya damar yolu aracılığıyla hastaya kök hücreler nakledilir. Nakil için çoğunlukla santral venöz kateterler kullanılır. Kemik iliği nakli sonrasında olgunlaşmamış kök hücreler kemik iliği içerisinde olgunlaşarak farklı tipte kan hücrelerine dönüşür. Kök hücrelerin dönüştüğü olgun kan hücreleri trombositler, beyaz kan hücreleri ve kırmızı kan hücreleri olarak sıralanabilir. Trombositler, kanın pıhtılaşmasına yardımcı olur. Beyaz kan hücreleri enfeksiyonla savaşmaya yardımcı olur. Kırmızı kan hücreleri oksijen taşıma görevini üstlenir. Farklı görevler üstlenen bu kan hücreleri kemik iliği içerisinde olgunlaşarak hasarlı kök hücrelerin yerine geçer.
Kök hücre nakli yöntemi, kök hücrenin kaynağına göre değişiklik göstermektedir. Kemik iliği naklinde kemik iliğinden alınan kök hücreler kullanılır. Periferik kan kök hücre naklinde vücut dolaşımından elde edilen kök hücreler kullanılır. Kordon kanı naklinde yenidoğan göbek kordonundan elde edilen kök hücreler kullanılır.
Kemik iliği nakli lösemi, lenfoma, nöroblastom, kemik iliği yetmezliği, multipl myeloma ve doğumsal metabolizma bozuklukları gibi hastalıklarda fayda sağlayabilir. Kemik iliği naklinin otolog ve allojenik olmak üzere iki türü vardır. Otolog kemik iliği nakli hastanın kendi kemik iliğinden alınan kök hücreler ile yapılır. Hastanın kanser tedavisine başlamadan önce alınan kök hücreleri toplanıp dondurulur. Kanser tedavisi sonrasında hastaya yeniden dondurulan kök hücreleri verilir. Allojenik kemik iliği nakli hastanın aile yakınlarından alınan kök hücreler ile yapılır. Allojenik kemik iliği nakli hasta vücudunda reddedilme riskine sahiptir. Bu riski azaltmak için hastanın nakil sonrasında bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar kullanması gerekir.
Kemik iliği nakli öncesinde hastaya birçok test ve tahlil uygulanır. Ayrıca hastanın göğsündeki büyük bir damara intravenöz kateter yerleştirilerek nakil için hazırlık yapılır. Kemik iliği nakli vücuda yerleştirilen ve tedavi süresince korunacak bu intravenöz kateter aracılığıyla yapılır.
Kemik iliği nakli sonrasında yeni kök hücrelerin kan hücresi üretmeye başlaması yaklaşık 15 günlük bir süre alır. Hasta kendi kan hücrelerini üretene kadar dışardan kan hücresi takviyesi almak zorundadır. Kemik iliği nakli sonrasında bağışıklık sisteminin normale dönmesi bazen beklenenden daha uzun sürebilir. Böyle durumlarda hastada enfeksiyonlar, organ hasarları, kısırlık, kanserler ve katarakt gibi farklı problemler görülebilir. Ayrıca kemik iliği nakli olan hastaların sağlıklarına dikkat etmeleri oldukça önemlidir. Hastalarda ileri dönemde gelişebilecek hipertansiyon, diyabet ya da yüksek kolesterol gibi sağlık sorunları hastaların durumunu kötüleştirebilir ve geç iyileşmelerine neden olabilir.