Kulak, burun, boğaz olarak da bilinen tıbbi ismi Otorinolarengoloji olan ve kulak, burun, boğaz, kafa ve boyun gibi bölgelere yönelik hastalıkları inceleyen tıp branşıdır. Kulak burun boğaz uzmanları işitme – konuşma bozuklukları, iç kulak ve denge problemleri, kulak enfeksiyonları, kulak çınlamaları, burun ve sinüs problemleri, boğaz, gırtlak ve solunum yolu problemlerine yönelik tanı ve tedaviyi planlayıp uygularlar. Endoskopi, röntgen, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans gibi tanı yöntemleri ile birlikte ilaç tedavilerini, baş dönmesi için manevra tedavilerini, gerekli durumlarda cerrahi tedavileri uygulayabilirler. Kulak, burun, boğaz hastalıkları sebepleri ya da semptomları nedeniyle vücudun birçok farklı sistemiyle yakından ilişkili olduğu için hastalıkların tanı ve tedavi sürecinde farklı uzmanlık alanlarından hekimler birlikte ekip olarak çalışabilirler.
Horlama
Horlama, solunum yolunun kısmen kapanmasına bağlı olarak kişi rahat nefes alamadığından dolayı zorlu nefes alıp verme sırasında boğazda ortaya çıkan titreme nedeniyle oluşmaktadır. Horlama uyku kalitesinin büyük oranda bozulmasına neden olmaktadır. Uyku sırasında horlama ile birlikte nefes kesilmesi de yaşandığı görülürse bu durumun uyku apnesi ile ilişkisi düşünülmelidir. Horlamanın altında birçok farklı problem olabilmektedir. Horlama çoğunlukla burun, ağız, boğaz yapılarından kaynaklı olarak meydana gelse de, kilo alma, yorgunluk, alerjiler, uykusuzluk, bademcik şişmesi, soğuk algınlığı, hamilelik gibi farklı nedenlerle de meydana gelebilmektedir.
Ancak bazı durumlarda horlama altta yatan yüksek tansiyon, kalp hastalıkları gibi başka bir ciddi problemin sonucu ortaya çıkabilmektedir. Horlama problemi boğaz ağrısı, halsizlik, çarpıntı, uykusuzluk, sinirlilik hali gibi belirtiler ortaya çıkarabilir. Horlama nedeniyle kişiler uyku problemleri de yaşayabilirler. Horlama tanısı ilk olarak hastaların ya da çevresindeki insanların horlamayı tespit etmesi ve bununla ilgili hekime hastalık hikayelerini anlatmalarıyla başlar. Sonrasında hekimin görüşü doğrultusunda burun, boğaz, ağız gibi horlama ile ilişkisi yüksek bölgelerin yapısal düzgünlüklerini değerlendirmek için bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans benzeri görüntüleme teknikleri kullanılabilir. Solunum yollarında olabilecek problemlerin tespiti için ise hekim endoskopi adı verilen küçük bir kamera vasıtasıyla solunum yolunu gözlemlemeyi sağlayan görüntüleme yöntemini kullanabilir. Uyku apnesi şüphesi olan hastalarda ise uyku laboratuvarlarında hastayı gece boyu misafir ederek hastanın uyku sırasında kalp atışı, solunum düzeni, beyin dalgaları gibi değerleri hekim tarafından incelenir.
Horlamanın altında yatan neden tespit edildiğinde hekim tarafından sorunun kaynağına yönelik tedavi prosedürü oluşturulur. Sorunun kaynağı başka bir hastalık ise o hastalığın tedavisi ile horlamanın son bulması beklenir. Ancak bazı tip horlamalar tespit edilen diğer sağlık problemleri çözülse dahi sonlanmayabilir. Bu gibi durumlarda hekim yönlendirmesiyle hastalar yaşam tarzı değişikliklerine, kilo kontrolüne, uyku düzeni ayarlamalarına giderek horlamalarını kontrol altında tutmaya çalışırlar. Horlama basit ve önemsiz bir problem gibi gözükse de arkasında yatan ciddi sağlık problemlerinin bir sonucu ortaya çıkmış olabileceği için gerekli sağlık taramalarının yapılması çok önemlidir. Bu sayede hastalar varsa daha ciddi sağlık problemlerine çözüm bulabilir ya da horlama problemlerini sonlandırarak yaşam konforlarını arttırabilirler.
Baş Dönmesi (Vertigo)
Vertigo baş dönmesiyle karakterize, yaşayan kişide harekete bağlı olarak artarak yoğun denge kaybına sebep olan bir hastalıktır. Vertigo ortaya çıkma özellikleri bakımından iki gruba ayılmaktadır. Bunlardan santral baş dönmeleri merkezi sinir sistemi adı verilen beyin, beyin sapı, beyincik gibi organlarımızın oluşturduğu sistemde meydana gelen yaralanmalar, kanamalar, tümörler gibi hastalıklar sebebiyle oluşan baş dönmeleridir. Bir diğer grup olan periferik baş dönmeleri kulak boşluğunun en derininde yer alan bölüm olan iç kulakta dengemizi sağlamamızda büyük rol üstlenen yarım daire kanalları bulunmaktadır. Bu bölgede yine denge algımızda görev alan utrikül ve sakkül adında kulak kristalleri bulunmaktadır.
Çeşitli sebeplerle bu kristaller yerleştikleri yerden ayrılıp doğru konumlanamadıklarında hastalar yoğun bir baş dönmesi yaşarlar. Her hareketleri kristallerin de hareket etmesine sebep olup harekete bağlı baş dönmeleri de yoğunlaşır. Genel olarak baş dönmeleri saniyeler kadar kısa ya da saatler kadar uzun sürebilir ve hasta hareketlerinden bağımsız olarak ataklar halinde gerçekleşebilir. Vertigo altta yatan bir hastalığın belirtisi olarak meydana gelebilir ve bununla birlikte vertigo kaynaklı olarak da şiddetli denge kayıpları, gözlerde kararma, mide bulantısı, kulakta basınç hissi, tansiyon düşmesi, kulak çınlaması gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Baş dönmesi sonucu oluşan belirtiler hastada düşme riskine neden olabilir ve bazı durumlarda atak sırasında hasta muhakeme yeteneğini kaybedebilir.
Bu gibi belirtiler yaşayan hastaların hem baş dönmesinin oluşturduğu risklerden korunmak hem de varsa baş dönmesinin altında yatan hastalıkların tespiti için en kısa sürede hastaneye başvurmaları gerekmektedir. Vertigo vakalarının büyük kısmı iç kulak kaynaklı problemler nedeniyle gerçekleşmektedir. Bu problemin tespiti için hekim tarafından hastaya bazı klinik testler uygulanır. Bu testler dışında elektronistagmografi cihazı yardımıyla baş dönmesi sırasında gerçekleşen istemsiz göz hareketleri tespit edilerek bu hareketler doğrultusunda iç kulaktaki problemin kaynağı tespit edilebilmektedir. Hekim, vertigoya sebep olabilecek diğer problemlerin tespiti, özellikle de santral baş dönmelerine yönelik incelemeler için bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans gibi görüntüleme yöntemlerine başvurabilir.
Vertigoya neden olan sorunun kaynağı tespit edildiğinde ise hekim tarafından hastaya uygun tedavi prosedürü oluşturulur. Eğer vertigonun sebebi iç kulakta bulunan kristallerin yer değiştirmesi ise hekim kristalleri yeniden konumlandırmaya yönelik tedavi uygular. Bunun dışında vertigo tümör, yaralanma, kanama, enfeksiyon gibi başka bir hastalık nedeniyle ortaya çıktıysa hekim hastalığa uygun ilaç tedavisine ya da cerrahi tedaviye de başvurabilir. Vertigo çözümü olan ve doğru tanı ve tedavi sayesinde hastaların sağlıklarına kavuşabilecekleri bir hastalıktır.
Sinüzit
Başımızda, burun kanallarımız etrafında, sinüs adı verilen, soluduğumuz havayı ısıtmaya, sesimizsin akustik özelliğini ayarlamaya ve başımızın ağırlığının azaltılmasına yarayan hava boşlukları bulunmaktadır. Sinüslerin içi mukoza adı verilen nemli bir yüzey ile kaplıdır. Mukoza nem oranını korumak için sürekli olarak mukus salgılamaktadır. Sinüzit ise sinüs içerisinde bulunan mukozanın bakteri ya da virüsler sebebiyle enfeksiyonudur. Sinüslerin yapısından ya da hastanın burun yapısındaki bozukluklardan kaynaklı iltihap sinüs boşluklarından burun kanalına boşalamaz. Bu nedenle sinüs boşlukları iltihap ile dolarak enfeksiyon yoğunlaşabilmektedir.
Burun yapısındaki bozukluklar, sinüslere bakteri ve virüs girişine sebep olabilecek dalış, yüzme gibi sporlar, sigara kullanımı ve diş enfeksiyonları gibi durumlar sinüzit riskini arttırmakta ve sinüzit tedavisini zorlaştırmaktadır. Sinüzit hastaları bir haftadan uzun burun akıntısı, geniz akıntısı ve buna bağlı öksürük, ateş, ağız kokusu, kötü koku alma ya da koku almanın azalması, burun ve göz çevresinde ağrı ile ağırlık hissi, göz hareketleri ile ağrı, baş ağrısı, ses tonunda değişiklik gibi belirtiler ile karşılaşabilirler. Bu belirtilere sahip kişinin enfeksiyonun daha fazla ilerlemeden kontrol edilebilmesi için hastaneye başvurması gerekmektedir. Sinüzit tanısı için hekim hastalığa yönelik bazı klinik değerlendirmeler yapabilir. Bu klinik testler dışında röntgen, bilgisayarlı tomografi gibi görüntüleme yöntemleriyle burun bozukluklarını ve sinüslerin doluluk oranlarını inceleyebilir ve burun kültürü, kan testleri yoluyla enfeksiyonu inceleyebilir. Sinüzit tedavisinde yapılan değerlendirmeler doğrultusunda sinüzitin kaynağının bakteriyel olduğu tespit edildiği takdirde antibiyotik tedavisine başlanabilir.
Sinüslerdeki doluluklardan kaynaklı yüz bölgesinde oluşabilecek ağrılar için ağrı kesiciler ve sinüslerin içindeki iltihabın burun boşluğuna boşalmasına yardımcı olmak için burun spreyleri ile yıkama aparatları önerilebilir. Enfeksiyon nedeniyle sinüzite eşlik eden ateş, öksürük gibi semptomlar yönelik olarak ilaç tedavisine başlanabilir. Sinüzitin kaynağında alerjik bir durum tespit edildiği takdirde alerjiyi dinginleyici ilaçlar kullanılabilir ancak sinüzit kronikleşir ve tekrarlarsa hasta bir immünologa yönlendirilebilir. Kontrol edilemeyen, yoğun enfeksiyona sebep olan, kronik ve ısrarla tekrar eden sinüzitlerde cerrahi tedaviye başvurulabilir. Ancak cerrahi tedaviler sonrasında dahi sinüzitin tekrarlamasını önlemek amacıyla ilaç tedavilerine devam etmek gerekebilir. Kronik sinüzit hastaları dahi bu tip tedavi girişimlerinden büyük fayda görmektedir. Kimi hastalarda sürekli tekrarlasa dahi sinüzit güncel tedavi yöntemleri sayesinde kontrol edilebilir, iyileştirilebilir bir hastalıktır.